O Okuma Vakti
Download http://bigtheme.net/joomla Free Templates Joomla! 3

Sohbet

GÜNÜN SOHBETİ
"KUR’AN VE SÜNNET BÜTÜNLÜĞÜ"
Yüce Allah insanoğlunu yarattıktan sonra başıboş bırakmamış, kendisine ibadet etmelerini ve dini yaşamalarını emretmiştir. Din, Yüce Allah (c.c) tarafından Peygamberlere vahiy yoluyla gönderilen ve insanları hem bu dünyada hem de ahiret hayatında mutluluğa eriştirecek emir ve yasaklar manzumesidir. Dinimizin başlıca iki temel kaynağı vardır. Bunlar Kur’an ve Sünnettir. Kuran ve sünnet ise tam bir uyum ve tam bir bütünlük içindedir. Yüce Allah “Peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.” buyurmakta ; Hz. Peygamber (s.av) de insanlardan söz alırken kitap ve sünnetin emirlerini dinlemelerini ve onlara uymalarını şart koşmaktadır. Yine Peygamberimiz (s.a.v), veda haccı hutbesinde “Size iki emanet bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sarılırsanız asla delalete düşmezsiniz. Bunlar Allah’ın Kitabı ve benim sünnetimdir.” buyurmuştur.
Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim, insan hayatının bütününe hitap etmektedir. İnanç, ibadet, ahlak gibi konuları içine almaktadır. Hz. Peygamber, (s.a.v) Kur’an’ı Kur’an’la açıklamıştır. “Bu Kur'an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır.” ayeti Kur’an’ın kendini açıklayıcı özelliğine işaret etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) de peygamberliği boyunca Kur’an ayetlerinin açıklayıcısı olarak hayatını sürdürmüştür. Yaşadığı toplumda meydana gelen olaylarda, eğer ayette herhangi bir hüküm yoksa vahyin ışığında o konuyla ilgili çözüm aramış ve insanlara yol göstermiştir. Nitekim Yüce Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de: “O (Peygamber) onlara iyiliği emreder ve kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar.” Başka bir ayette: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin.” buyurmaktadır. Diğer bir ayette: “Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” buyurmaktadır. Nisa suresinin 59. ayetinde ise “Herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; -eğer gerçekten Allah a ve ahiret gününe inanıyorsanız- onu Allah a ve Resülüne götürün. İşte bu daha iyi ve sonuç bakımından daha güzeldir.” Ayetiyle de meselelerin çözümünde Kur’an ve Sünnet’e muracaat etmemiz istenmektedir. Yüce Allah’ın ilahi kitaplarda emrettiği ve kullarından yapmalarını istediği ibadetler, Peygamberlerin hayatında sembolleşmiş, güzel birer örnek halini almıştır. Bunun içindir ki Kur’an’ı anlamada ve ibadetleri uygulamada Hz. Peygamberin olmazsa olmaz bir mevkisi vardır. Yüce Allah, Hz. Peygamberin dindeki bu önemli yerini, Kuran-ı Kerim’de kendisi tayin etmiştir. Hz. Peygamberi sevmek, ona inanmak, ona itaat etmek, onun getirdiklerini almak yasaklarından kaçınmak, hepsi Allah’ın emridir. Allah (c.c) bir ayette “O hevasına göre konuşmaz, Onun konuşması, kendisine vahyedilenden başkası değildir.” buyurularak Hz. Peygamberin sözlerinin de davranışlarının da bizler için ne derece önemli olduğu vurgulanmıştır
Hz. Peygamberin (s.a.v.) dindeki yerini bilmemek ve dikkate almamak, Yüce Allah’a ve Kur’an ‘a muhalefet etmek demektir. Çünkü Hz. Peygamber, yetkisini Kur’an’dan almaktadır. Bütün bunlara ilaveten din, samimiyet ve sadakat ister. Yine din başta kalp olmak üzere, bütün azaların huzur bulduğu bir müessesedir. Bu huzurun sağlanması ve devamı ancak Allah’a ve Resulüne inanmak ve onları sevmekle mümkündür. İnancımızı, sadakatimizi bozacak her türlü şüpheden uzak durmamız gerekmektedir. Allah’ı sevmek ve bunun karşılığında Allah’ın sevgi ve merhametine mazhar olmak ise Hz. Peygambere tabi olmaya bağlanmıştır. Nitekim Allah-u Teâlâ “Ey Habibim! De ki Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayan ve esirgeyendir.
İnsanın dünya ve ahirette mutlu olması, ancak Kur’an ve sünneti kendisine düstur edinmesi ile mümkündür. Eğer Müslümanlar, kitap ve sünnetten uzaklaşırsa helak olmaya mahkûm olurlar. Kuran’ın ifadesiyle : “Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır.” Çağımız insanlarının içinde bulunduğu buhran da bu değil midir? Sohbetimişu ayetin mealiyle sonlandırıyorum: “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”
Hayırla kalın.
Facebookta Paylaş

Paylaş