O Okuma Vakti
Download http://bigtheme.net/joomla Free Templates Joomla! 3

Sohbet

GÜNÜN SOHBETİ
"YILBAŞI"
İnsanlığın dünya-ahiret felah ve kurtuluşunu hedef alan ve bunun dayandığı umdeleri bir bir açıklayan yegane müessese İslam Dini’dir. Yüce Rabbimiz en üstün bir din olarak İslam Dini’ni göndermiştir. Yüce dinimiz, kendine has hükümleriyle, tazeliğini kıyamete kadar muhafaza edecek güzellikleriyle ve insanlığa ışık saçan hakikatleriyle on dört asırdan beri ayaktadır ve kıyamete kadar da ayakta kalacaktır. İşte mensubu olmakla şeref duyduğumuz yüce dinimiz, kendi müeyyidelerini tahrif edecek müdahalelere ve beşeri düşünceleri ona karıştırmayı hedef alan her türlü teşebbüse karşı uyanık olmamızı biz müminlerden istemiştir. Milletler; dini esaslara bağlılıkla ve milli hasletlerini korumakla ayakta kalmışlardır. İslamiyet’e bağlılığı gevşeyen ve milli değerlerini inkar eden milletler ise taklitçisi olduğu topluluğun uydusu haline gelmişlerdir. Efendimiz (s.a.v) bir Hadis-i şeriflerinde: “Kim bir kavme benzemeye özenirse, o da onlardandır.” buyurmuşlardır. Bu hadis hıristiyan ve yahudi adetlerine karşı özenti duymaya set çekmekte, taklitçiliği adet haline getirenlerin dini değerlerden uzaklaşıp özendikleri toplumun değerlerine yaklaşacaklarına işaret etmektedir.
Bilindiği gibi yılbaşı ve noel kutlamaları, Hıristiyan batı kültüründen doğmuş bir gelenektir. Uzun kış gecelerine göre ayarlanmıştır. Bu gecenin, İslâm’a dayanan hiçbir yanı yoktur. İslâm zaten bu tür fuhşiyatı, ayet ve hadisleriyle men etmektedir. Yüce Mevlâmız Kur’an-ı Keriminde, müminlere şöyle buyurur: “Ey iman edenler! İyilik ve takva üzerinde (Allah’ın nehiylerinden ve şüphelilerinden sakınma hususunda) yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun; çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.” Bugün maalesef, Hıristiyanların geleneksel bayramı olan noel, halkı Müslüman olan ülkeler arasında da rağbet görmektedir. Oysa Müslümanlar, önce Allaha verdikleri sözü hatırlamalı, Kur'an-ı Kerim’in belirlediği doğrultuda, kendilerine bahşedilen "Müslüman" ismine yaraşır vakar ve bilincin şuurunda olabilmelidirler. Batı, dini ve milli geleneklerini diri tutmak için eğlenip dans ederken; “ben Müslümanım” diyen insanların, namaz kılıp oruç tutanların ve Allah’ın kulu olduklarını her fırsatta dile getirenlerin, bu eğlenceye iştirak etmeleri ne kadar gariptir!..
Küfür kervanının yolcuları, biz Müslümanların Cuma ve bayramlarına nasıl katılmıyorsa, Kâbemize nasıl yönelmiyorsa, Allahımızın ve Peygamberimizin isteklerini nasıl yerine getirmiyorsa, biz Müslümanlar da; onlara özel gün ve gecelerden o derece uzak duracağız. Taklitçilikte ne kadar ileri gitsek, öz değerlerimize bir o kadar yabancı kalırız. Dünya durdukça; onlar bizden biz de onlardan razı olamayız. Bakınız Allah (c.c.) bizlere bu gerçekleri nasıl bildiriyor: “Ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar onlara tabi olmadıkça asla senden razı olmazlar. De ki; Gerçek yol ancak Allah’ın yoludur.” Bir müminin bu geceyi kutlamak niyyetiyle normal günlük yaşayışına ilaveten en küçük bir değişik davranışta bulunması iman, inanç ve i’tikad noktasından büyük tehlike arz etmektedir. Bu sebeple şuurlu mümine bu gecede düşen vazife; yemesinde içmesinde, giyim ve kuşamında en küçük bir değişiklik yapmayıp sadece Ümmet-i Muhammed’in bu gecenin şerrinden, zulmetinden emin olmaları ve hakiki iman ve hidayet üzere hayatlarını tamamlamaları için Cenab-ı Hakk’a çokça dua ve iltica etmektir.
Facebookta Paylaş

Paylaş