O Okuma Vakti
Download http://bigtheme.net/joomla Free Templates Joomla! 3

Sohbet

GÜNÜN SOHBETİ
İSLAM’DA KARDEŞLİK
Dinimizde “kardeşlik” denilince tamamen inanç temeline dayanan kardeşlik akla gelir. Nitekim Cenab-ı Hak, Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Mü'minler ancak kardeştirler.” Buna göre yeryüzünün neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, hangi kavme mensup olurlarsa olsunlar veya hangi renge sahip olurlarsa olsunlar bütün mü'minler kelimenin tam anlamıyla birbirlerinin kardeşleridirler. Bu kardeşlik; kalplerini birbirine Allah'ın ısındırdığı, ellerini birbirine Peygamberimiz (s.a.v)'in tutuşturduğu insanlardan oluşan bir kardeşliktir. Böyle muazzam bir bağlılığa aykırı hareket ederek, fitne, fesat, kin, buğuz, düşmanlık ve bozgunculuk gibi kötü hasletlerle kardeşliği tehlikeye sokmak ise dinimizce büyük günah sayılmıştır. Müslümanların huzur, barış ve güvenliğini bozan her türlü menfi davranış da yine dinimiz tarafından yasaklanmıştır. "Birbirinize haset etmeyin. Alışverişte birbirinizi aldatmayın. Birbirinize dargın durmayın ve birbirinizden yüz çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları, kardeş olun! Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz ve ona hor bakmaz.” buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.v), tam da bu konuya işaret buyurmuştur.
Temeli barış olan bir dinin temsilcileri olan ve kendi aralarında kardeşliği sağlayan müslümanların bundan sonraki görevleri ise, bu kardeşlik mayası ile bütün insanlığı kucaklayarak insanlığı barış toplumu haline getirmektir. Çünkü insanları dünya ve ahirette mutlu kılmak, onları can ve mal emniyetine kavuşturmak, insanlar arasında barışı sağlamak dinimizin temel hedeflerindendir. Zaten bizzat "İslâm" kelimesinin anlamı da budur. Zira İslâm, barış ve huzur, müslüman ise, barış ve huzura kavuşmuş ve Allah'a teslim olmuş kişi demektir. Bunu Cenab-ı Allah şu ayet-i kerîmede gayet açık bir şekilde ifade buyuruyor: "Ey iman edenler! Hep birden barışa (İslam’a) girin, sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır." Müslümanların, kendi aralarında kardeşliklerini pekiştirmeleri, diğer insanlara karşı da iyi ahlâklı ve edepli olmaları, güvenilir ve ıslah ehli olmaları, insanlarla iyi geçinmeleri, insanlığın ufkunu açacak güzelliklerdir. Müslümanları, "Başkalarıyla iyi geçinen ve kendisi ile iyi geçinilen" diye tarif eden Peygamber Efendimiz (s.a.v), adeta müslümanların bu misyonuna işaret buyurmuştur.
İnsanlık tarihinde kardeşliğin ve birlik olmanın en güzel örneğini Ashâb-ı Kirâm sergilemiştir. Peygamberimiz (s.a.v) Mekke'den hicret edenler ile Medineli Müslümanlar arasında kardeşlik ilân etmiş, her bir muhaciri Medineli bir müslümanla kardeş yapmıştı. Medineliler, doğup büyüdükleri vatanlarını İslam’ı daha güzel yaşama uğruna terk eden muhacirlere açmış, onlara öz kardeşlerinden daha çok yakınlık, sıcaklık ve fedakarlık göstermiş, ellerindeki bütün imkanları onlarla paylaşmışlardı. Bu kardeşlik, sözde ve kuru ifadelerde kalmamış, kardeşlere karşılıklı hak ve sorumluluklar yüklenmiştir. Ensar ve muhacirler arasındaki kardeşlik Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılmaktadır: “Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri muhtaç olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
İnsan beşer olması hasebiyle hatadan beri değildir. Kardeşlik münasebetlerinde bir takım hoş olmayan hareketler sebebiyle kardeşler arasında istenmeyen hadiseler cereyan edebilir, bu normaldir. İmanda kemale ermiş Sahabe-i Kiram arasında dahi dargınlık ve kırgınlık vaki olmuştur; ancak normal ve caiz olmayan bunların devam ettirilmesidir. Ebu’d-Derda (r.a) anlatıyor : Bir defasında Peygamberimiz’in (s.a.v) huzurunda oturuyorduk, Hz. Ebu Bekir (r.a)’in telaşla geldiğini gördük. Peygamber Efendimiz’in huzuruna hürmetle girip selam verdikten sonra Ya Resûlellah Hattabın oğlu Ömer ile aramızda bir anlaşmazlık çıktı münakaşa esnasında kendisine biraz ağır mukabelede bulundum, ama pişmanım beni bağışlamasını istedim fakat kabul etmedi. Ben de sana geldim Ya Resûlellah dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Allah seni mağfiret buyursun Ey Eba Bekir, şeklinde dua ettiler sonra Hz. Ömer de pişman olarak Allah’ın Resulü’nün huzuruna girmişti. Hz. Ömer’in geldiğini gören Efendimiz’in rengi değişmeye başladı; hatta Ebu Bekir r.a de Allah Resûlü’nün Hz. Ömer i azarlamasından korkmuş olacak ki, diz çöktü ve iki defa benim kabahatim daha çoktu diyerek suçu üzerine almaya çalıştı. Efendimiz (s.a.v) Allah beni size peygamber olarak göndermişken siz “sen yalan söylüyorsun” demiştiniz. Ama Ebu Bekir beni tasdik etmiş, canı ve malıyla bana yardım etmişti. artık siz bu dostumu bana bırakırsınız değil mi? buyurdular. Bu hadiseden sonra Hz. Ebu Bekir’i hiç üzen olmadı.
Facebookta Paylaş

Paylaş