O Okuma Vakti
Download http://bigtheme.net/joomla Free Templates Joomla! 3

DUANIN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيم
أَجْمَعِينَ وَصَحْبِهِ وَآلِهِ مُحَمَّدٍ سَيِّدِناَ عَلىَ وَالسَّلاَمُ وَالصَّلاَةُ الْعَالَمِينَ رَبِّ لِلّهِ اَلْحَمْدُ
DUANIN ÖNEMİ VE FAZİLETİ
Dua, İlâhî huzura sunulan bir dilekçedir. Dua, kulun, Rabb’iyle konuşması ve O’na derdini aç­masıdır. Dua, başlı başına bir ibadettir.[1] Dua, müminin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nu­rudur.[2]
Duanın kıblesi, kâinatın kalbi ve İlâhî hükümlerin icra makamı olan arş-ı âzamdır. Arş, duaların yükseldiği ve ka­bul edildiği yerdir. Her kul için semada arşa açılmış kapılar vardır; tövbe kapısı, dua kapısı, rahmet kapısı, rızık kapısı, amellerin arz kapısı gibi. Bu kapılar insan ölene kadar ka­panmaz. Yeter ki insan, bu kapılardan içeri girmesini bilsin.[3]
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Rabbinize yalvararak gizlice dua edin.” (A'râf/55)
“Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, duanıza karşılık vereyim.” (Mü'min/60)
Enes b. Mâlik'in (r.a) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Dua, ibadetin özüdür."[4]
Dua, ihtiyacın anahtarıdır. Dua, sıkıntıda olanların rahatlama mahallidir. Darda kalanların sığınağıdır. İhtiyaç sahiplerinin nefes alma alanıdır. Allah Teâlâ, duayı terkeden bir grubu kötüleyerek şöyle buyurmuştur: “Onlar ellerini kapalı tutuyorlar.” (Tevbe/67)
Âyete, “Onlar ellerini uzatıp bizden bir şey istemiyorlar, dua için ellerini açmıyorlar” mânası da verilmiştir.[5]
Dua Müminin Silahıdır
Dua, sonsuz ihtiyaç sahibi olan kulun, sonsuz kudret sahibi olan Rabbine yönelmesi, halini arz edip niyazda bulunmasıdır. Kul, kendi küçüklüğünü ve el açtığı kapının büyüklüğünü ancak dua ile hisseder.
Dua kulluğun gereği, ibadetin özü[6], ilâhi muhabbetin yansımasıdır. Dua ariflerin matlubu, mazlumların barınağı, rahmetin anahtarıdır.[7] Dua, müminin silahı, dinin dayanağı, göklerin ve yerin nurudur.[8] Dua acizliğini idrak etmek, mücrimliğini ikrar etmek, ahiretini imar etmektir.
Dua bir yönüyle bir itiraftır aslında. Semaya kalkan ellerin, yerleri ve gökleri yoktan var eden Allah Tealâ’nın kudretini, kendi fakr ve acziyetini, ondan başka sığınacak kapı olmadığını itiraf etmesidir. Kulu değerli kılan da bu değil midir zaten? Rabbimiz’in Rasulü’ne hitaben; “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!?” (Furkan/77) ayet-i kerimesi ne kadar sarsıcıdır.
Kulu değerli kılan şeylerden biri, belki de en önemlisidir dua. Çünkü duada, bir anlamda dünyevî varlıktan sıyrılarak Mevlâ’ya yakınlaşma, O’nun ilim ve kudretini yanı başında hissetme vardır.
Aslında O bize her halükârda yakındır, hem de şah damarımızdan daha yakın. Ancak dua ile bu yakınlığın farkına varır, sadece dua ile anlarız asıl bizim uzak düştüğümüzü. Allah Tealâ bir ayet-i keriminde şöyle buyuruyor: “Kullarım sana beni sordukları zaman (onlara söyle): Muhakkak ki ben onlara çok yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına icâbet ederim. O halde onlar da benim (davetime) icâbet etsinler ve bana iman etsinler. Umulur ki onlar (o zaman) hak yolu bulurlar.” (Bakara/186)[9]
Hepimiz Duaya Muhtacız
Her gün beş vakit namazın ardına hapsettiğimiz dua, gerçekte hayatımızın her saniyesindedir. Otururken, kalkarken, yerken, içerken, uyanırken, kısacası her anımız dua ve yakarışa açıktır.
Öyleyse her saniyeyi fırsat bilmeli, her fırsatı dua ve niyazla değerlendirmeliyiz. Semaya açılan ellerimiz şükrümüze, hamdımıza, naz ve niyazımıza vesile olmalı. Ayakkabımızın kopan bağından[10] Cennet ve Cemâlullah isteğimize varıncaya kadar her dileğimizi sabır ve samimiyetle ilâhi huzurdan istemeliyiz.
Ayrıca ilâhi rahmeti celbedip, gazabı defetmek de ancak bu sayede mümkün. Yine bu sayede kul rıza kapısından içeri girmeye hak kazanır, bu sayede yaşamına ve ibadetlerine çekidüzen verir.
Duanın bu incelikleri sebebiyledir ki hadis-i şeriflerde dua, ibadetlerin en faziletlisi[11], en şereflisi[12] olarak tarif edilirken, dua etmekte acizlik gösteren kişi insanların en acizi olarak takdim edilir.[13]
Yüce Allah, bir hadis-i kutside, her fırsatta duaya olan ihtiyacımızı ve kudretinin büyüklüğünü bakın nasıl beyan buyuruyor: “Ey kullarım, benim yedirdiklerim dışında hepiniz açsınız. Öyleyse sizi yedirmemi isteyin ki yedireyim. Ey kullarım, benim giydirdiklerim dışında hepiniz çıplaksınız. Öyleyse sizi giydirmemi isteyin ki giydireyim. Ey kullarım, sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz, cinleriniz ve insanlarınız, yüksek bir yerde toplansalar da hepsi benden (farklı farklı şeyler) isteseler, ben de onlardan her birine isteğini versem, bu benim yanımdaki (hazine)lerden ancak denize daldırılan bir iğnenin (sudan) eksilttiği kadar eksiltebilir.”[14] ,[15] (iğne sudan bir şey eksiltmeyeceği gibi O’nun mülkü de eksilmez)
Duanın karşılığı
Her duanın bir karşılığı vardır. İnsan, duam kabul edilmedi diye üzülmemelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) şu müjdeyi vermiştir: “Allah Tealâ, yeryüzünde dua eden hiçbir müslümanın isteğini geri çevirmez. Mutlaka bir karşılık verir. Ya dileğini kabul eder ya onun yerine kendisinden bir kötülüğü kaldırır ya da duasının mükâfatını ahirete bırakır.”[16]
Başka hadis-i şerif de şu şekildedir: “Allah’ın sevdiği bir kul dua eder. Allah, Cebrail’e ‘Kulumun isteğini yerine getirmeyi geciktir. Ben bu kulumun sesini dinlemeyi seviyorum,’ buyurur. Allah’ın sevmediği başka bir kul dua eder. Hak Tealâ Cebrail’e ‘Şu kulumun istediğini hemen ver, ben onun sesini duymayı sevmiyorum’ der.”[17]
Tabiîn’in büyüklerinden Ebu Hâzim A’rec (rh.a) demiştir ki: “Dua etmekten mahrum kalmak benim için duamın kabul edilmemesinden daha ağır bir durumdur.” Çünkü dua bizim için kulluğun ifadesidir. Her ne şart altında olursa olsun onu nimet bilmeli ve dilimizden düşürmemeliyiz.[18]
Vermek istemeseydi istemeyi vermezdi
Yüce Allah, kullarının kendisine dua etmelerini ve buna devam etmelerini istediğine ve bundan hoşlandığına göre, istediklerini verecek demektir. Yoksa, karşılığı olmayan bir şey yapmalarını istemek, Allah’ın rahmetine ve hikmetine uygun düşmeyecektir. Bunun için Yüce Yaratıcımız, Kur’an-ı Kerim’de kullarının kendisine dua etmelerini ve kendisinden istemelerini istemekte, istediklerini kabul edeceğini de bildirmektedir:
“Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.” (Mümin/60)
“Kullarım sana benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana karşılık versinler (benim çağrıma uysunlar). Bana inansınlar ki, doğru yolu bulmuş olalar.” (Bakara/186)
Yukarıdaki ayetlerden duanın mutlaka kabul edileceğini anlıyoruz. Yani kulun Allah’a açılan eli kesinlikle boş dönmeyecektir. Ancak, burada anlaşılmakta güçlük çekilen nokta, bu kabul ve karşılığın nasıl olacağıdır. Bu hususu anlamak için de, Yüce Allah’ın kitabına ve Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in hadislerine müracaat etmemiz gerekiyor:
“(Allah) inanan ve iyi işler yapanların dualarını kabul eder, lütuf ve kereminden onlara daha fazlasını da verir.” (Şura/26)
“Yeryüzünde, masiyet (günah) veya sıla-ı rahimi (akrabayla ilişkiyi) koparıcı olmamak şartıyla Allah’tan talepte bulunan bir müslüman yoktur ki, Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle karşılık vermesin.”[19]
“Acele etmediğiniz sürece her birinizin duasına karşılık verilir. Ancak şöyle diyerek acele eden var: Ben rabbime dua ettim, duamı kabul etmedi.”[20], [21]
Kardeşleri İçin Dua Etmek
Ebu’d-Derda (r.a), demiştir ki: “Secde hâlinde yaptığım dualarda, kardeşlerimden kırk (bir rivayette yetmiş) tanesinin ismini söyleyerek kendilerine dua ederim.”
Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Bir kimsenin din kardeşi için gıyabında yaptığı dua geri çevrilmez/kabul edilir. Duayı yapanın başında bir melek: “İstediğinin aynısı sana verilsin!” diye dua eder.”[22]
Meşhur bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Kişinin kardeşi için yaptığı dua, kendi nefsi için yaptığı duadan daha çabuk kabul edilir.”[23]
Kardeşliğin haklarından birisi de, ona özel olarak dua etmek ve gıyabında affı için Allah’a yalvarmaktır. Eğer, Allah için kardeşliğin bundan başka bir bereket ve faydası olmasaydı, bu bile çok büyük bir menfaattir.
Muhammed b. Yusuf el-İsfehânî derdi ki: “Allah için sevilen salih kardeş gibisi var mı acaba! Sen öldüğünde ailen oturup mirasını bölüşürken ve senin geride bıraktığın mallarla keyiflenirken, salih kardeşin sadece senin derdine düşer, senin ahirete gönderdiklerini düşünür ve sen toprak altında yatarken o, gece karanlıklarında senin için dua eder.”[24]
Dualarımız Neden Kabul Edilmez?
Hikmet ehli bir zata,
- Bizler de dua ediyoruz ancak kabul olunmuyor. Fakat Kur'ân-ı Kerîm'de, "Bana dua edin; duanızı kabul edeyim" (Mümin/60) deniyor. Bunun hikmeti nedir? diye soruldu: Hikmet ehli zat,
- Çünkü sizlerde bulunan yedi kötü hasletten dolayı dualarınız semaya ulaşmıyor, dedi. Soranlar,
- Bunlar nelerdir? dediler. O zat şöyle dedi:
1. Sizler Rabbinizi öfkelendiriyorsunuz; O'nun rızasını talep etmiyorsunuz. Yani, sizler Allah Teâlâ'yı gazaplandıracak ameller işliyorsunuz ve bu yaptıklarınızdan da geri dönmüyor, pişman olmuyorsunuz.
2. "Bizler Allah'ın kullarıyız, köleleriyiz..." diyorsunuz ancak bir kölenin çalışması gibi çalışmıyorsunuz. Halbuki bir köle, efendisi neyi emrederse onu yapar, onun emrinden asla çıkmaz.
3. Sizler Kur'an okuyorsunuz, ancak onda yazılanlara riayet etmiyorsunuz. Yani Kur'an-ı Kerîm'i tefekkür ve tazim içinde okuyup onda yazılı olan Allah'ın emirleriyle amel etmiyorsunuz.
4. "Bizler Muhammed'in ümmetiyiz" diyorsunuz ancak Resûlullah'ın (s.a.v) sünnet-i seniyyesi ile amel etmiyorsunuz. Yani sizler kendi âdet ve alışkanlıklarınıza göre hareket ediyorsunuz, sünnet-i seniyye ile amel etmiyorsunuz.
5. "Dünya malı bir emanettir" diyorsunuz ancak hâlâ onunla mutmain olmaya çalışıyorsunuz.
6. Haram ve şüpheli şeyleri yiyorsunuz; onları yemekten vazgeçmiyorsunuz.
7. "Ahiret dünyadan hayırlıdır" diyorsunuz ancak ahireti elde etmek için hiçbir çaba göstermiyor ve dünyayı ahirete tercih ediyorsunuz.
Fakih Ebü'l-Leys Semerkandî (rh.a) der ki: Allah Teâlâ'ya dua eden kişinin midesini haram yiyeceklerden uzak tutması gerekir. Çünkü haram lokmalar kişinin duasının kabul edilmesine engel olur. [25]
Duanın Kabulü İçin Haram Lokmadan Sakınmalıdır
Sa'd b. Ebû Vakkas'tan (r.a) rivayet edildiğine göre o bir gün Resûlullah'a (s.a.v),
- Ey Allah'ın Resûlü! Ben Allah'a dua ediyorum, fakat Allah benim duama icabet etmiyor, dedi. Resûlullah (s.a.v) ona şöyle dedi:
- Ey Sa'd! Haramlardan sakın. Çünkü bir mideye haram lokma indiğinde sahibinin kırk gün boyunca yaptığı dua kabul olunmaz.[26], [27]
وَآخِرُ دَعْوَانَا أَن الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
[1] Tirmizî, nr. 3371; Münzirî, et-Tergib, nr. 2439.
[2] Hâkim, Müstedrek, 1/492; Heysemî, ez-Zevâid, 10/147.
[3] Edep Bir Taç İmiş, Doç. Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Yayınları, sf.45.
[4] Tirmizî, Dua, 1, Tebrîzî, Mişkât, nr. 2231; Sûyûtî, es-Sagîr, nr. 4256. Duanın başlı başına bir ibadet olduğunu bildiren bir hadis için bk. Ebû Davud, Vitir; 23; feaıMkı ce, Dua, 1; Ahmed, Müsned, 4/267; Hâkim, Müstedrek, 1/490.
[5] Kuşeyrî Risalesi, (Sûfîlerin İnanç ve Ahlâkları), Abdülkerim Kuşeyrî, Semerkand Yayınları, sf.501.
[6] Tirmizî.
[7] Deylemî.
[8] İbn Ebî Dünya, Hakim
[9] İbadetin Özü Dua, Kürşad Salih Yaman, Semerkand Dergisi, Nisan 2008.
[10] Tirmizî, İbn Hibbân.
[11] Hakim.
[12] Buharî.
[13] Taberânî, Beyhakî.
[14] Buharî, Müslim.
[15] İbadetin Özü Dua, Kürşat Salih Yaman, Semerkand Dergisi, Nisan 2008.
[16] Tirmizî.
[17] Taberânî.
[18] O’na Sığınarak O’na Dayanarak, Mükerrem Mete, Semerkand Dergisi, Ağustos 2010.
[19] Tirmizî.
[20] Buharî, Müslim, Tirmizî, Ebu Davud, Muvatta.
[21] Her Duaya Bir Karşılık Var, Ahmet Hüseyinoğlu, Semerkand Dergisi, Kasım 2006.
[22] Müslim, Zikr, 88; Ebu Davud, Vitr, 29; İbnu Mace, Menasik, 5; Ahmed, Müsned, V, 195; VI, 452.
[23] Aynı manada bkz: Buhari, Edebü’l-Müfred, No: 623; Ebu Davud, Vitr, 29; Tirmizi, Birr, 50.
[24] Kalplerin Azığı - Kûtu’l-Kulûb, Ebû Tâlib El-Mekkî, Semerkand Yayınları, c.4.
[25] Tenbîhü’l-Gâfilîn, Ebü’l-Leys Semerkandî, Semerkand Yayınları, c.2, sf.110.
[26] Heysemî, Mecmau 'z-Zevâid, 10/291.
[27] Tenbîhü’l-Gâfilîn, Ebü’l-Leys Semerkandî, Semerkand Yayınları, c.2, sf.111.
Facebookta Paylaş

Paylaş